NeSiBe
     Gifler
     Msn Resimleri
     Hat Sanatlari
     Güzel Sözler
     Msn Başliklari
     Dagistan & Kumuk
     Romantik Sözler
     Dagistan
     kabardeyler
     dil & din
     Adige isimleri
     Ziyaretşi defteri
     İletişim
     Çerkes Büyükleri
     Dağistan Cihadi
     Haberler
     DAĞISTAN'DAN
     Gazeteler
     Bilmeceler
     Hz. Nesibe (ra)



m90 - Dagistan


 

DAĞISTAN CUMHURİYETİ

Dağıstan Özerk Cumhuriyeti

            Rusya Federasyonu'na bağlı, Kafkas Sıradağları'ın kuzey kanadı ve Hazar Denizi'nin batı kıyısında yer alan ve nüfusunun büyük bölümü çeşitli Türk boylarından oluşan muhtar bir cumhuriyettir. Kuzeyinde Kalmukya, doğusunda Hazar Denizi, güneyinde Azerbaycan, güneybatısında Çeçenistan ve batısında Stavropol eyaleti ile çevrilidir.

            Dağıstan tarihi M.Ö. 1200 yılına kadar uzanır. Ülkede çeşitli antik kültürlerin izlerine rastlanmaktadır. Ülke, tarihte birçok göç dalgasına sahne olmuştur. Özellikle 8'inci yüzyıldan sonra İskit göçebeleri bölgeyi etkilemiştir. Emeviler devrinde Arap Orduları, Dağıstan'ın Derbent bölgesine kadar ulaştı. 1455'te umurlular tarafından fethedilen bölge, daha sonra Osmanlı hakimiyetine geçti ve İslamiyet bölgede hızla yayıldı.

                     Ruslar, 1594'ten itibaren, Astrahan'dan başlamak üzere, Dağıstan'ı ele geçirmeye dönük gayretlere giriştiler. Osmanlılar, Ruslar ve İranlılar arasında asırlarca anlaşmazlık konusu olan Dağıstan, İran'da Afşarlar Hanedanı'nın kurucusu Nadir Şah'ın öldürülmesinden sonra, 1747'de Rusların eline geçti. Buna rağmen yerli emirlerin Ruslara karşı direnişi 1819 yılına kadar sürdü. 1819'da Yermolof komutasındaki Rus ordusu Dağıstan'daki yerel direnişi kırarak, direnişte başı çeken Masum ve Üsmi Emirlikleri'ni ortadan kaldırdı. Fakat Dağıstan'daki direniş, dini kanallarla; özellikle Nakşibendi Tarikatı marifetiyle sürdü. 1830'larda Dağıstan'ın Müslüman ileri gelenleri, Ruslara karşı cihat ilan etti.

Hareketi başlatan Gazi Muhammed'in (Ruslar Kazı-Molla diyordu) 1832'de Gimrfde ve Hamza Bey'in 1834'te Hunzak'ta öldürülmesinin ardından, savaşın önderliği Şeyh Şamil'e geçti.

DAĞISTANLI TÜRKLER

              Dağıstan halkı, Şeyh Şamil'in önderliğinde, uzun yıllar devam eden bu savaşlar sırasında, kendilerinden çok üstün durumda olan Rus ordularına karşı kahramanlık destanları yazdı. Direniş, Çarlık Rusya'sı ordularına büyük kayıplar verdirdi. Fakat 1859'da Şeyh Şamil'in esir düşmesiyle, Dağıstan tamamen Rusların eline geçti.

            Ancak, Dağıstan'daki feodal yapıyı büyük ölçüde kıran Şeyh Şamil'in, İslami temeller üzerine oturttuğu demokratik devlet düzeni, Rusların, bölgeyi feodaliteye dayanarak yönetmesini son derece zorlaştırmıştı. Nitekim, 1877'de Osmanlı-Rus Savaşı başlayınca, zaten fırsat kollamakta olan Dağıstanlılar, bölgedeki diğer topluluklarla birlikte ayaklandı. Dağıstan, kısa sürede Ruslardan temizlendi. Şeyh Şamil'in naiblerinden Abdurrahman Efendi, Dağıstan Milli Hareketi'nin başına getirildi. Dağıstanlılar, Rusların saldırılarına karşı direniyor ve Osmanlı Devleti'nden yardım gelecek ümidiyle, Ruslara büyük kayıplar verdiriyordu. Fakat, Osmanlı'nın savaşı kaybetmesi üzerine, Ruslar bütün güçleriyle Dağıstan'a yüklendi ve zaptetti. Gunip'te kurulan harp divanında, Abdurrahman Efendi ve arkadaşları idama mahkum edildi.

            1905'te Rusların Japonlara yenilmesi üzerine yaşanan ve meşrutiyet ilanıyla sonuçlanan ihtilal sırasında Dağıstanlılar bir kez daha ayaklandı. 1917'ye kadar verilen mücadeleyle, Dağıstan'da bir milli şuur oluşturuldu. Komünist Devrim'in ardından bağımsız bir devlet haline gelmeye çalışan Dağıstan, 11 Mayıs 1918'de istiklalini ilan etti ve Abdülmecid Çormoyi başkanlığında Milli Dağıstan Hükümeti kuruldu. Ancak, bu sırada Mondros Mütarekesi imzalandı ve Dağıstan'ın umudu olan Osmanlı Ordusunun Kafkasya Seferi durduruldu. Buna rağmen, Dağıstan'ın Ruslara karşı direnişi sürdü. Bu sırada, ayaklanan kuvvetler ile Dağıstan'daki yerli Bolşevikler arasında başlayan ve 1920'ye kadar süren iç savaşlardan, ülke büyük zarar gördü. Nihayet 1920 sonbaharında ülkede komünist rejim hakim oldu. Dağıstan, aynı yılın Kasım ayında Sovyetler Birliği'ne ilhak edildi. 1923'te de SSCB'ye bağlı özerk bir cumhuriyet haline getirildi. 1989'da Sovyetler Birliği'nde başlayan reform hareketleri, Dağıstan'da milli ve manevi değerlere yeniden dönüşün de başlangıcı oldu. Ancak Dağıstan, tam bağımsızlık elde edemedi. 15 Mayıs 1991'de Dağıstan Halk Kongresi, Rusya Federasyonu'na bağlı özerk bir cumhuriyet olma kararı aldı. Dağıstan, bu statüsünü hala sürdürüyor.

            Dağıstan, coğrafi bakımdan 5 bölgeye ayrılır: Birinci bölgede Kafkas Dağları yer alır. ikinci bölgede 20-40 kilometrelik bir kemer meydana getiren ve yükseklikleri 600-900 metreyi aşan tepeler vardır. Sık ormanlarla kaplı olan bu bölgede yağışlar oldukça fazladır. Üçüncü bölge dağlar ile Hazar Denizi kıyıları arasında uzanan, 3-32 kilometre genişliğinde bir kıyı düzlüğüdür. Genellikle kum ve deniz tortularıyla örtülü olan bu bölgede, petrol ve doğalgaz yatakları vardır. Dördüncü bölge, Terek Irmağı ile deltasının aşağısındaki alçak ve bataklık kısımdır. Beşinci bölge, kuzey-güney istikametinde uzanan alçak tepeler ve fazla derin olmayan çukurlardan meydana gelen Nogay Bozkırlarıdır.

            İklimi sıcak ve kuru olan Dağıstan'ın yüzölçümü 50 bin 300 kilometrekare ve nüfusu 3 milyon kadardır. Ülkede, çoğunluğu Türk olan 35 kadar etnik grup vardır. Başlıca gruplar; Azeri, Kumuk, Nogay, Türkmen, Kara-Papak, Kazak, Tatar, Kırgız, Avar, Dargin, Lezgi ve Laklardır. Aşılması güç bîr ülke olması, Dağıstan'ı, kendi topluluklarından ayrılan aşiretlerin sığındığı, insanların birbirinden uzak ve ayrı kabileler halinde yaşadığı bir bölge haline getirmiştir.

            Nüfusun yüzde 30'u şehir ve kasabalarda yaşar. Dağıstan'ın başkent Mahaçkale dışındaki önemli şehirleri Derbent, Kızılyar, Hasavyurt ve Buynaks'tır.

             Dağıstan'da birçok dil konuşulmaktadır. Bunların başında Kumuk, Avar, Andı ve Lezgi dil grupları gelir. Ülkede, yalnızca bir köy halkının konuştuğu ve 200-300 aileden başka kimsenin anlamadığı diller de bulunmaktadır. Hakim olan dil Kumuk ve Azeri Türkçe'sidir. 1917'den 1930'a kadar,Türkçe olan resmi dil, bu tarihten sonra Rusçaya dönüştürüldü. Türkler, aralarında ortak dil olarak Kumuk Türkçe'sini kullanmaktadır.

            Dağıstan'da edebiyat, yazıdan ziyade sözlü kültüre dayanır. Bölgede folklor, zengin bir birikime sahiptir. Halk türküleri üçlük ve destan gibi kısımlara ayrılır ve daha çok dini konuları manzum olarak işler. Ayrıca halk masalları, atasözü ve bilmece gibi türler ile Türkiye'dekini andıran yazılı edebiyat, özellikle Avarlar ve Laklarda görülür.

 

Yeraltı madenleri bakımından çok zengin olan Dağıstan'da kömür ve demir madenleri işletilmektedir. Kıyı bölgesinde doğalgaz ve petrol çıkarılmaktadır. Hızlı akan ırmakları hidro-elektrik santrallerine imkan sağlarken, şişe ve cam yapımı önemli sanayi kollarıdır. Toprakların ancak yüzde 15'i tarıma müsait olmasına rağmen, halkın önemli bölümü geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlar.

 

TARKİ KÖYÜNDEKİ KUMUK TÜRKLERİ

     

ŞEYH ŞAMİL TÜM KAFKASLAR'DA BAĞIMSIZLIK SEMBOLÜDÜR

            Halk, çoğunlukla kışın Nogay Bozkırı otlaklarında, yazın ise yüksek dağ otlaklarında yerleşir. Tarım ürünlerinden buğday ve mısırın yanı sıra kiraz, kayısı, elma, armut, ayva ve kavun gibi meyveler ile çeşitli sebzeler yetiştirilmektedir. Hazar kıyılarında balıkçılık gelişmiştir. Maden, deri, ağaç işleri ve yün dokumacılığı, ihracat yapabilecek kadar ileri düzeydedir. Bakır, çelik ve gümüş işlemeciliği, ağaç ve deri nakışçılığı ve kiremitçilik meşhur sanatlardır.

            Ulaşımın gelişmiş olduğu Dağıstan'ın Moskova, Baku, Astrahan ve Gudermes ile demiryolu bağlantısı bulunmaktadır. Başlıca liman şehri, Hazar Denizi kıyısındaki başşehir Mahaçkale'dİr. Bütün şehirler, düzgün bir karayolu bağlantısına sahiptir.

MAHAÇKALE:

            Rusya Federasyonuna bağlı Dağıstan özerk Cumhuriyeti'nin başkenti olan Mahaçkale, tarihte ilk olarak Tarki adıyla kuruldu. Ruslar 1844'te burada Petrovkoye Kalesi'ni kurunca, şehir de bu adı aldı. Kentin adı 1857'de Port Pelrovsk olarak değiştirildi.

            Kent, 1917-1921 arasında Şamilkale olarak isimlendirildi. Fakat 1921'den itibaren şehrin adı, Komünist Devrime katılan Dağıstanlı devrimci Mahaç'ın anısına Mahaçkale olarak değiştirildi.
 

GAZİ MUHAMMED'İN 1832'DE 400 MÜCAHİDİ İLE BİRLİKTE RUSLAR TARAFINDAN ŞEHİT EDİLDİĞİ YER.GİMRİ'YE 3KM.MESAFEDE


            Mahaçkale günümüzde, Ukrayna'nın güneyini(kırım), Kuzey Kafkasya ve Transkafkasya'yı Hazar Denizi vasıtasıyla Kazakistan, Türkmenistan ve İran'a bağlayan önemli bir liman kentidir. Grozni'den gelen petrol boru hattı Mahaçkale'de son bulur. Şehirdeki başlıca sanayi kuruluşları makine, kimya ve dokuma fabrikalarıdır. 1991 yılına kadar faal durumda olan fabrikaların büyük bir bölümü, bu tarihten sonra işlemez hale geldi.

            Şehirde Rusya Bilimler Akademisi'nin bir şubesinin yanı sıra, çeşitli yüksek öğretim kuruluşları bulunmaktadır. Geçmişte şehirde yaptırılmış camilerin tamamı Sovyet döneminde ortadan kaldırıldı. Şehirdeki tek büyük cami olan Yusuf Bey Camii, üç Türk işadamı tarafından 1991-1995 yılları arasında yaptırılarak, ibadete açıldı. Mahaçkale'nin nüfusu 1987 itibarıyla 320 bindir.

DERBENT:

            Rusya Federasyonu'na bağlı Dağıstan özerk Cumhuriyeti'nin önemli liman kentlerinden olan Derbent, aynı zamanda Özerk Cumhuriyetin en büyük şehirlerinden biridir. Hazar Denizi ile Kafkas Dağları'nın birbirine en fazla yaklaştığı dar bir geçitte yer almaktadır.

            Avrupa'yı Asya'ya bağlayan kervan yolunu korumak üzere, Persler tarafından 5'inci yüzyılda bir 'kale-kent olarak kurulan Derbent, Pompei'nin Milattan Önce 64'te yaptığı bir sefer sırasında Roma hakimiyeti altına alındı. 728'de Müslüman Arapların hakimiyetine giren şehir, bu dönemde bir sanat ve ticaret merkezi olarak gelişti. Daha sonra Hazar Türklerinin akınlarına uğradı. Bununla birlikte uzun süre, Müslüman dünyasının bir sınır kalesi olarak kaldı.
 

Derbent, 1220'de Tatar Türklerinin, ardından da Moğolların hakimiyetine geçti. Bu dönemde kente Temir (Demir) Kapı' adı verildi. 16'ıncı yüzyıl başında Safevilerin eline geçen Derbent, 1578'de Özdemiroğlu Osman Paşa tarafından fethedilerek, Osmanlı topraklarına katıldı. 1606'da yeniden İranlılara geçen şehir 1735 ve 1796'da geçici olarak; 1813'te de kesin olarak Rusların eline geçti. Derbent, 1921'e kadar Dağıstan'ın idare merkezi oldu.

DAĞISTAN'I FETHETMEK İÇİN GELEN ANCAK ŞEHİT DÜŞEN SAHABELERE AİT OLDUĞU SÖYLENEN KIRKLAR MEZARI

            Derbent'teki pek çok tarihi kalıntı arasında 5'inci yüzyılda kurulan kalenin kalıntıları ile 8'inci yüzyıla ait bir cami önem taşımaktadır. Geniş üzüm bağları ve meyve bahçelerine sahip şehirde yün eğirme, şarapçılık, konservecilik ve balıkçılık gelişmiştir. Şehirde, çeşitli öğretim kuruluşlarının yanında Türkler tarafından 1993'te kurulan Uluslararası Doğu Üniversitesi ve Türk Koleji de bulunmaktadır.1999 itibarıyla Derbent'in nüfusu 150 bin civarındadır.

   ......... ............

Dağıstanın coğrafi olarak bulunduğu bölge   

 


         Asya kıtasının Önemli bir Türk Bölgesi olan Astrahan eyaletinin güneyi ve Don nehrinden başlayarak, Karadeniz ile Hazar Denizi arasındaki kara parçası, Ayrıca Türk ve İran sınırlarına kadar olan uzantısını da hesaba katarsak. 450 bin kilometrekare genişliğindeki Bu muhteşem coğrafyaya Kafkasya denir.

       Bu coğrafyada Kuzeybatıdan güneydoğuya uzanan Kafkas Dağları' nın kapladığı bölge esas itibariyle dağlık olup, Kafkas halklarının büyük çoğunluğu genellikle bu dağlık bölgelerde yaşar. Kafkas Dağları 'nın kuzeyinde kalan kısma Kuzey Kafkasya, güneyinde kalan kısmı da Güney Kafkasya, Mâverây-ı Kafkasya veya Transkafkasya adları verilmektedir. Tarih boyunca Kafkasya'da yaşayan milletlerden Kafkas yerlileri olarak çok büyük bir kısmı Turani kavimlerdir Bunlar; Çerkezler, Abnazlar, Çeçenler, İnguşlar, Avarlar, Lezgiler, Laklar, Darginler, Gürcüler, Kumuklar, Nogaylar, Kalmuklar, Karaçaylar, Balkarlar, Karapapaklar, Kundurlar ve Azeriler; Hint-Avrupa kavimlerinden Osetler, Ermeniler, Svanlar, Farslar, Alanlar ve Ruslar; Sâmi kavimlerinden de Yahudiler bulunmaktadır. Hint-Avrupa ve Sâmi kavimleri ile Gürcülerin bir kısmı dışında bu kavimlerin hepsi müslümandır.

      Geçmişte tarihi devrelerde Özellikle Turan merkez bölgesi olarak tanımlanan Büyük Türkistan da yaşayan, çevresi ile kavgalı, belki birazda geçimsiz savaşçı kavimler, ülkeleri işgal edilen mülteciler Kafkasyaya sığınmışlardır. Dünyanın birçok yerinden gelen insanların buraya sığınmaları tamamen Kafkasların coğrafi ve fiziki konumundan kaynaklanmıştır. Çeşitli sebeplerle yurtlarını terk etmek zorunda kalan insanlar savunmanın daha kolay olduğu ve zor takip edilebildikleri dağlara sığınmış ve buralara yerleşmişlerdir.

      Milliyet ve dilleri itibariyle Kafkas Kavimleri, bu fiziki coğrafyanın kendilerine kazandırdığı hayret verici özelliklere sahip olmuşlardır. Kafkaslar, dünyanın başka hiçbir yerinde görülmemiş bir şekilde çok sayıda kabile, soy ve insanlardan oluşmakta ve bunlar çok çeşitli lehçe ve diller kullanmaktadırlar. Sadece Dağıstan'da bugün otuzun üzerinde ayrı boy ve oymak (belki daha da derin aykırılıkları olan topluluk)yaşamaktadır.

     Özellikle Dağıstan'ın da içinde bulunduğu Doğu Kafkasya bölgesinde yüzlerle ifade edilen dilin konuşulduğu bilinmektedir. Arapların bu coğrafya da bulunan Dağıstan için Diller Dağı (Cebelü'l-Elsine) dediği, Romalıların işlerini takip etmek için 130 tercüman kullandığı Kafkasya'da 300 hatta 360 adet dilin varlığından söz edilmektedir.

     Bu dillerin sayısı hakkında, en temkinli Avrupalı yazarların bile verdikleri rakam kırkın altına düşmemektedir. Bu diller yapı bakımından birbirlerinden pek farklı gözükmemektedir.
Bu göz alıcı çeşitlilik ve farklılık, bu kavimler arasında asırlar boyu sürüp giden anlaşmazlık, kan davaları ve sürtüşmelere sebep olmuştur. Ancak en büyük ve ortak düşmanları olan Ruslar'a karşı, özellikle XVIII. Yüzyılın son çeyreği içinde başlayan bağımsızlık ve hürriyet mücadelesi, özellikle Kuzey Kafkasya'da, bölgeye özgü bir birlik ve bağlılık şuuru geliştirmiştir. Bu birliğin oluşmasında, Osetinler'in bir kısmı hariç, bütün Kuzey Kafkasyalıların ortak dini olan İslamiyet'in kazandırdığı kardeşlik düşüncesinin büyük rolü olmuştur.

 

 

 
NESİBE
Bugün 6 ziyaretçi (17 klik) kişi burdaydı!

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol